Sinema Filmi Küçük Ayak / Smallfoot

0
343

Her yaşa hitap eden, orijinal müziği ve yıldız geçidi oyuncularıyla eğlenceli animasyon-macera filmi Küçük Ayak bir efsaneyi yerle bir ederek, sinemalara geliyor. Parlak genç Yeti, var olmadığına inandığı bir şey, yani ‘bir insan’ bulduğunda  ‘‘Küçük Ayak’’ Kocaayak efsanesini tepetaklak ediyor. Bu ’Küçük Ayak’’ haberi küçük yeti topluluğunu, kendi karlı köylerinden başka bir hayatın olup olmadığını araştırmak için eğlenceli, cümbüşlü bir keşfe çıkacaktır.

‘’Küçük Ayak’’ filminin yönetmenliği Annie ödüllü (“Over the Hedge” yönetmenliği ) ve Annie adayı (“Chicken Run” ve “James and the Giant Peach” senaryoları) Karey Kirkpatrick’e ait. Filmin yapımı Bonne Radford (“Curious George”), Glenn Ficarra (“Storks,” “The is Us,”) ve John Requa (“Storks,” “This is Us”)’ya, yönetici yapımcılığı ise Nicholas Stoller, Phil Lord, Christopher Miller, Jared Stern, Sergio Pablos, ve Kirkpatrick’e ait. Kamera arkası yaratıcı ekibinde editör Peter Ettinger, besteci Heitor Pereira bulunuyor.

Zengin içeriği ve orijinal müziğiyle her yaşa uygun bir animasyon macera olan “Smallfoot/Küçük Ayak”ta, genç bir Yeti var olduğunu düşünmediği bir şey, bir insan bularak bir efsaneyi tepetaklak eder.

Bu “Küçük Ayak” haberleri basit bir yaşam süren Yeti topluluğunda çalkalanmaya yol açar: Kendi karlı kasabalarının ötesindeki o koca dünyada kim bilir daha neler vardır? “Smallfoot/Küçük Ayak” dostluk, cesaret ve keşfin güzelliği konusunda yepyeni bir hikaye.

“Over the Hedge” ile en iyi yönetmen dalında Annie ödülüne, “Chicken Run” ve “James and the Giant Peach” ile de en iyi senaryo dalında Annie adaylığına layık görülmüş olan Karey Kirkpatrick ile Jason Reisig ortak yönetimindeki “Smallfoot/Küçük Ayak”ın hikayesini Kirkpatrick ve Clare Sera, senaryosunu ise John Requa, Glenn Ficarra ve Kirkpatrick kaleme aldı. Film Sergio Pablos’un Yeti Tracks adlı kitabına dayanıyor.

Filmin yapımcılığını Bonne Radford, Glenn Ficarra ve John Requa; yönetici yapımcılığını ise Nicholas Stoller, Phil Lord, Christopher Miller, Jared Stern, Karey Kirkpatrick, Sergio Pablos, Courtenay Valenti ve Allison Abbate üstlendi. Filmin yaratıcı ekibi kurguda Peter Ettinger, yapım tasarımında Ron Kurniawan, sanat yönetiminde Devin Crane’den oluşuyor. Müziğini Heitor Pereira’nın bestelediği filmin animasyonu Sony Pictures Imageworks tarafından hayata geçirildi.

 

Türkiye’de Türkçe Dublajlı olarak vizyona girecek filmin seslendirme kadrosu ise şöyle:

Seslendirme Yönetmeni: OĞUZ ÖZOĞUL

Ses Teknisyeni: LEVENT ÖZGENÇ

Seslendirme Yönetmen Yrd.: GÖZDE KISA

Çevirmen: MERT SUBAŞIOĞLU

 

KARAKTER – SESLENDİREN

MIGO – ARDA AYDIN

MEECHEE – NİHAN OMUZ

GWANGI – ZEKİ ATLI

KOLKA – AYÇA KOPTUR

PERCY – OĞUZ ÖZOĞUL

TAŞ BEKÇİSİ – BERK AVCI

FLEEM – SAİT SEÇKİN

DORGLE – ENDER YİĞİT

THORP – ERDEM ÇALIŞKAN

GARY – FATİH ÖZACUN

BRENDA – SUZAN ACUN

 

Diğer Roller:

ALİŞAN ÖZKAN, ARDA TÜMER, BURCU TEMEL, ALİ EKBER DİRİBAŞ, UĞUR TAŞDEMİR, ECEM ARICAN, ALİ ERDİNÇ, GÖZDE KISA, ÖZGÜR ATKIN, ÖZGÜR ÖZTÜRK, UFUK KAPLAN, SEVDA KARABULUT, YAĞMUR GURUR, YASEMİN ERTORUN, LEYLA BAL

SEMA KAHRİMAN, EFE ÖZGÜN, SERKANT ÖZENÇ, TUNCA SOYSAL, YİĞİT YAPICI, FURKAN ÖNCÜ

 

Konu Başlıkları

YAPIM HAKKINDA

Büyük bir mitsel yanlış anlaşma var.

Ya sizin var olmadığını düşündüğünüz bir şey esas sizin var olmadığınızı düşünüyorsa? Ya —kalın ve dağınık tüylü, koca ayaklı, gürleyen— dev Yetiler gerçekse ve onlar hakkında anlattığımız onların bizim hakkımızda anlattığı hikayeler gibiyse… ama tabi küçük bir farkla: Bizler, onlar için, tiz sesli, ürkütücü derecede küçük ayaklı ve tuhaf bir şekilde tüysüz küçük canavarlarsak. Ve tamamen hayal ürünüysek? Ta ki, bir Yeti kendi gözleriyle bir insan görüp onların varlığına inanmaya başlayana dek.

Bulutların üzerindeki baş döndürücü bir dünyada geçen, neşeli, eğlenceli, aile boyu bir macera olan “Smallfoot/Küçük Ayak”ın altında yatan fikir bu. Filmin başlangıcında, Percy isminde bir adam Migo isminde bir Yetiyle yüz yüze —daha doğrusu diz yüzegelir. Bu şaşırtıcı karşılaşma her ikisini de beklenmedik bir keşif yolculuğuna sürükler Kalplerini açacak, eski düşünce biçimine meydan okuyacak ve onlara, mümkün olduğunu hiç düşünmedikleri şekilde, hayatta daha fazlasının olduğunu gösterecek bir yolculuktur bu.

Filmin senaryosunu Clare Sera’yla birlikte yazmış olan yönetmen Karey Kirkpatrick, “Bir hikaye anlatıcı için, önerme her şeydir” dedikten sonra, şöyle devam ediyor: “Bir miti ters yüz edip, geleneksel bakış açısını evirip çevirmek karşı konulmaz bir şey. Hepimiz tuhaf alışkanlıkları olan bu gizemli yaratıklar hakkında hikayeler duymuşuzdur. Peki ama ya bizim tuhaf alışkanlıklarımız? Kabul edelim, bizler pek çok açıdan acayip yaratıklarız. Ve buna farklı bir perspektiften, bir Yetinin perspektifinden komik bir bakış açısıyla bakmak çok eğlenceli”.

İlk başta şoke olan, hatta korkan Migo ve Percy, çok geçmeden, birbirlerini bulmuş oldukları için sevinirler. Migo için, bir “Küçük Ayak” yakalamak o güne dek yaptığı en büyük ve en önemli şey olacaktır; ve kasabasındaki herkese bunu anlatmak için sabırsızlanır. Hele bir de şu küçük ödülünü eve tek parça halinde götürebilirse. Televizyonda bir hayvan programının sunucusu olan talihsiz Percy içinse, gerçek bir Yetiye dair bir kanıt kendisini çok arzu ettiği o şan ve şöhrete çok yaklaştırabilir ve Percy viral olacak bir videoyla bu fırsattan faydalanmaya kararlıdır. Bu, yapacağı son şey olacaksa bile…

Bir zamanlar oldukça iyi bir adam olan Percy, son zamanlarda tartışmalı bazı seçimler yapmıştır. Belki de gerçekten ihtiyacı olan şey, önceliklerini yeniden belirlemek için Yeti bölgesinde bir yürüyüşe çıkmaktır. Migo’ya gelince, kendisine söylenen her şeye rağmen artık Küçük Ayağa inanan bir Yeti olarak, kendi aklını kullanmaya başlamanın zamanı gelmiştir.

Fakat önce, bu iki tesadüfi öncünün Himalayalar’ın çetin şartlarında ve kendi korkularında gezinmeleri gerekecektir. Devasa ve çok komik dil engeline rağmen iletişim kurmanın yollarını bulan ikili, birer hediye olan dostluk ve sadakati ve kendin olmanın önemini gerçekten anlamak zorundadırlar.

“Smallfoot/Küçük Ayak” Migo ve Percy’yi hayal gücü, yürek, mizah ve moral açısından zengin bir diyarda gözlemliyor. Film, ayrıca, Wayne Kirkpatrick ve Karey Kirkpatrick kardeşlerin yazdığı özgün şarkılara yer veriyor.

Yapımcı Bonne Radford, “Son dört filmim müzikaldi. İnanıyorum ki harika bir sahneniz veya hikayede bir kilit noktanız olduğunda, onu şarkıyla anlatmak sadece daha eğlenceli ya da duygusal açıdan daha yakalayıcı olmakla kalmıyor, aynı zamanda izleyiciye hikaye ve karakterlere dair bir his vermek açısından da daha etkili oluyor. ‘Smallfoot/Küçük Ayak’taki şarkılar pek Broadway tarzı da değil, pop tarzı da. Hakikaten filme özgüler ve birçok tema ve stil içeriyorlar”.

Kirkpatrick’le dördüncü kezdir birlikte çalışan Radford, projenin ilk aşamalarını şöyle anımsıyor: “Karey yapıma yazar olarak katıldı. Sonra yönetmen oldu ve ardından şarkı yazarı oldu çünkü tüm bu yeteneklere ve deneyime sahip. Bu filmi hayata geçirmek için yaratıcı bir vizyonla her şeyi bir araya getiren kişi o olduğu için son derece mutluyuz”.

Film Looney Tunes kısa çizgi filmlerinden esinlenilmiş, komikliğin zirvesinde aksiyon sahneleriyle dolu: Yer çekimine karşı koyan dev kayalardan imkansız yüksekliklerden serbest düşüşe, Kirkpatrick ve meslektaşları, film boyunca, zamana meydan okuyan eski çizgi filmlere saygı duruşunda bulundular.

Yapımcılar, hikayenin duygusal temellerini dürüstçe irdelerken, fiziksel öğeleri çarpıtma özgürlüğü kazandılar. Kirkpatrick bu konuda şunları söylüyor: “Tonla ilgili yaptığımız seçimler bize animasyonun yapabildiklerinden gerçek anlamda yararlanma imkanı sundu; bunları inandırıcı buluyorsunuz çünkü çok eğleniyorsunuz. Hikaye tahtası sanatçılarımız ve animatörlerimiz için Chuck Jones ve Friz Freleng gibi animasyon öncülerini benimsemek, inanın bana, oyuncakçı dükkanında çocuk olmak gibi. Bunu ne kadar ileri götürebiliriz? Benim cevabım şuydu: ‘Sonuna kadar, bana fazla ileri gittiğinizi söyletin’: ve sanıyorum ki en büyük kahkahaları bunlarla elde ettik”.

Yönetmen, ayrıca, sinemaseverlerin hoşuna gidecek bazı sinema simgelerine de selam gönderdiklerini belirtiyor: “Film kurdu olduğum için, kafamda tonlarca imge var. Migo’nun uçaktan kaçtığı sekans ‘North by Northwest’ten; favori sahnelerimden bir diğeri de ‘Dr. Strangelove’a bir saygı duruşu. Bunlar çoğunlukla anne babalar için ama bazı çocuklar da muhtemelen anlayacaklardır. Çocuklar sandığımızdan çok daha zeki ve sezgililer”.

Bu çerçevede, daha genç sinemaseverler hikayenin ana temalarını daha hızlı kucaklayacaklardır çünkü meraklı olmak ve sorular sormak onların doğasının bir parçasıdır. Fakat “Smallfoot/Küçük Ayak”, Meechee karakteri örneğindeki gibi, bunu bir üst seviyeye taşıyor: Meechee gerçek bir araştırmacıdır ve Küçük Ayağın hakikaten var olduğuna dair gizli bir umut besleyen çok az sayıda Yetiden biridir.

Sorun şudur ki Yeti topluluğunda herkes bu açık fikirli ve açık yürekli yaklaşımı paylaşmamaktadır. Hatta buna karşı bir kanunları bile vardır ve söz konusu kanun Meechee’nin babası olan Taş Koruyucusu tarafından taşa yazılmıştır. Taş Koruyucusu statükoyu koruyup merakı bastırmaya kararlıdır.

Senarist Sera’ya göre, “Yetiler kurallarla o kadar dolu bir günlük hayat kurmuşlar ki durup düşünmeye vakitleri yok. Tüm topluluğun düsturu ‘cehalet mutluluktur’”.

Taş Koruyucusunun değişime ayak diretmesi işleri zorlaştırır; özellikle de, Migo, Meechee ve Percy için. Bu süreçte, Migo’nun cesareti ve bağlılığı hayal bile edemeyeceği şekillerde sınanacaktır. Soru, babasının bu genç Yetinin yapması gereken şeye engel olup olmayacağıdır.

“Smallfoot/Küçük Ayak” kendisi de deneyimli bir animatör olan, filmin yönetici yapımcılarından Sergio Pablos tarafından sunulan bir konseptten ilham alınarak başladı. Hikayenin yazımında da katkıları bulunan yapım ortakları Glenn Ficarra ve John Requa bunu şöyle açıklıyorlar: “Fikir bir Yetinin bir insan bulması ve onunla etkileşmesiydi. Bu, film yapmak için doğru bir önerme gibi göründü. Sonra Glenn şu fikri ortaya attı: ‘İşleri tersine çevirsek ve Yetiler insanların var olmasını bir mit olarak görseler’. İşte hikayemizin çıkış noktası bu oldu”. Böylece, izleyiciler her iki bakış açısını da görebileceklerdi. Requa’ya göre, bu, “bizi bölen şeyin çoğunlukla diğer tarafı görmekteki isteksizliğimiz ve birbirimizi gerçekte olduğumuz şekilde görmememiz olduğunu fark etmek için bir fırsattı”.

Ficarra ise şunu ekliyor: “Ama hikayenin kalbi bu ikilinin dost olması. Tüm o güldürmeceler ve eğlence içinde, onların arkadaşlığı filmin duygusal özü olarak kalıyor”.

“En çok beğendiğimiz hikayeler katmanlıdır” diyen Kirkpatrick, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Bir dizi eğlendirici olayın arka planında kol gezen fikirler var; deyim yerindeyse, sütün kaymağı gibi. Bu film, gerçekler ve yalanlar, sorular ve merak, ve kendi ilerlememiz anlamında tüm bunların önemi temalarına el atıyor. Kendi küçük kabileniz içinde dönüp dolanıp, ‘Evet, bu bizim dünyamız ve hepsi bundan ibaret; başka hiçbir şey yok’ demek çok kolay. Örneğin Yetiler yaşadıkları dağın altında hiçbir şeyin var olmadığına inanıyorlar.  Dolayısıyla, insanın kendisini hayata ve başka insanlara açtığı bir hikayeye dahil olmak heyecan verici bir fırsattı. Üstelik bunu beş metrelik bir Yeti ve arkadaşlarıyla yapmaktan daha iyi bir yol olabilir miydi?”

 

KARAKTERLER

Yeti olsun olmasın, işte geliyorlar!

Kirkpatrick bir konuyu açıklığa kavuşturmak istediğini belirtiyor: “Bizim Yetilerimiz iyiler. Kocaman yürekleri, kocaman ayakları ve kocaman kişilikleri var”. Bu Yetilerin arasında en önemlisi, hikayenin kahramanı Migo’dur. Gamsız genç bir Yeti olan Migo, kendisiyle ve küçük dünyasıyla son derece barışıktır. Onu ilk tanıdığımızda, babası emekli olduğunda kasabanın “gongculuğunu” devralmaktan daha büyük hırsları yoktur.

“Sanırım hepimiz, bir ölçüye kadar, Migo’da kendimizi görebiliriz” diyor yönetmen ve ekliyor: “Size söylenenleri kabullenip laylaylom bir hayat yaşamak daha kolay”. Ancak, Migo’nun uzaklarda düşmüş bir uçak görüp oraya gitmeye karar vermesiyle her şey farklı bir şekil alır.

Bu, hayat değiştiren bir ikileme yol açar çünkü zavallı Migo doğru olduğunu bildiği şey ile kendisinden beklenen şey —hikayesinden caymak, Küçük Ayağı inkar etmek ve mutlu hayatına devam etmek, ya da alay konusu olmayı ve dışlanmayı göze almak— arasında bocalar. Hikayesinden caymak yalan söylemek olacaktır ki Migo asla yalan söylemez. Bu da ona başka bir seçenek bırakmaz: Bir görünüp bir kaybolan Küçük Ayağı bulacak ve onu kanıt olarak köyüne getirecektir.

Migo’nun henüz anlamadığı şey ise, bunun sorunu çözmeyeceği, hatta başka, daha büyük sorunlara ve sorulara yol açacağıdır.

Percy yakında gerçekleşecek olan kadersel buluşmadan habersizdir. Himalaya dağlarına, görünürde, kendisinin bir zamanlar popüler olan ama artık gözden düşen doğa programı için bir bölüm çekme niyetiyle gelmiştir. Fakat gizli amacı ratinglerini arttırmak için sahte bir Yeti görüntüsü yaratmaktır.

Percy karakteri yapımcılar için bir ödüldü çünkü insanoğlunun en kötü niteliklerini ve zaaflarını eğlence konusu yapmalarına olanak tanıdı. Percy tarihin en büyük bulgusuyla karşı karşıyayken bile tek düşünebildiği, bunu nasıl paraya çevirebileceğidir. “Güncelliğin çoğu zaman sosyal mevcudiyetle ölçüldüğü bir dünyada yaşıyoruz. Oysa bu, insanların düşebileceği bir tuzak: Fark edilmek, ‘like’lar ve takipçiler toplamak bir şekilde öz değerimizle bağlantılı olarak algılanıyor, ta ki başkalarının gözündeki imajınıza dair algınız kaygan bir zemin hâline gelene dek” diyor Kirkpatrick ve ekliyor: “Percy haysiyetli, iyi bir adam olarak yola çıkmış ama şöhret oyununa kapılıp, ruhunu kaybetmiş”.

Belki de tam olarak kaybetmiş değildir de yanlış yere koymuştur. Buna katılan yönetmen, şunları da sözlerine ekliyor: “Percy’yle tanıştığınızda ahlaksız biri, oldukça rezil şeyler yapıyor”.

Yeni keşfedilmiş bu Küçük Ayak, Migo ile karşılaşmasını uzun zamandır umduğu talih kuşu olarak görmektedir ama esas noktayı gözden kaçırmaktadır. Clare Sera bunu şöyle açıklıyor: “Migo’ya kısa vadeli bir kazanç için ihtiyacı olduğunu düşünüyor ama aslında ona hayatını tersine çevirmek için ihtiyacı var”.

Ancak, önlerindeki ivedi sorun birbirlerini anlamaktır. Percy’den çıkan feryat ve cırlama sesleri Migo’nun kulaklarına sinirli bir farenin viyaklamaları, Migo’nun dostça sohbetleri ise Percy’ye vahşi bir hayvanın kükremesi gibi gelmektedir.

Gerçek şudur ki, Percy, Yetinin onu atıştırmalık niyetine yiyebileceğini düşünse bile, bu riski göze almaya isteklidir. Zaten telefonunun KAYIT düğmesine basmış olduğu için, GÖNDER tuşuna basana kadar hayatta kalması yeterlidir. Migo onu klanıyla tanıştırmaya götürdüğünde yaşadığı sevinci tahmin edebilirsiniz. Ne de olsa videoya kaydedilmiş bir Yetiden daha fazla dikkat çekecek tek şey bir düzine Yetidir!

Migo, Küçük Ayağı bir zafer kupası gibi havada tutarak köyüne döndüğünde bu anormal yaratığın görüntüsü herkesi şoka uğratır. Ellerindeki işleri yarım bırakan Yetiler yaratığı görebilmek için şok, heyecan, korku —ve evet, merak içinde— toplaşırlar. “Bu büyük bir haber ama acaba iyi haber mi?” diyen Kirkpatrick, ardından olayların çorap söküğü gibi geldiği, hikayenin bu büyük sorusunu soruyor.

Migo’nun apaçık aşık olduğu, bu yeni türü görmek için en istekli kişi olan Meechee’ye göre kesinlikle iyi haberdir. Zeki, bağımsız ve son derece meraklı Meechee, Küçük Ayakların ve henüz bilmediği bir sürü başka şeyin var olduğundan uzun zamandır şüphelenmektedir.  Taş Koruyucunun kızı olması onu sorular sormaktan alıkoymaktadır ama düşünmesine ve hatta gizli bir örgüt kurmasına engel olmamıştır: KAKD, yani Küçük Ayak Kanıtsal Derneği. Burada o ve üç benzer görüşlü arkadaşı toplanarak az sayıdaki “kanıtı” —kırık bir kayak sopası, bir şişme mont ve bir tuvalet kağıdı— inceleyip saçma yorumlar getirmekte ve bu zafer gününü hayal etmektedirler.

Meechee bir Küçük Ayağı neyin harekete geçirdiğini, onun nereden geldiğini, neler yaptığını ve onun gibi başkalarının olup olmadığını mutlaka öğrenmek istemektedir.

Kirkpatrick, “Meechee daha en başından hikayenin en ilkeli karakteri. Babasını seviyor ve aradığı kanıtı bulana kadar onunla yüzleşmek istemiyor” diyor.

Migo’nun buz tepelerinin orada tuhaf bir şey gördüğünü ilk itiraf edişinden itibaren —daha Percy’yle tanışmadan bile önce— arayışında ona destek verenler Meechee ve KAKD olmuştur. Şimdi onu gururla karşılarlar ve Meechee nihayet babasıyla bu tartışmaya girecek konuma gelir.

Elbette, Meechee’nin bilgiye duyduğu açlık babasının bilmediği bir şey değildir; hatta bu durum saygıdeğer Taş Koruyucu için gittikçe artan bir endişe kaynağıdır. Fakat Migo denen şu yeniyetme bir Küçük Ayak ortaya çıkarana kadar kızının ne denli kararlı olduğunun farkında olmamıştır. Şimdi bu durum onu köşeye sıkıştırır.

“Burada ebeveynlerin çocuklarıyla ilgili korkularına değiniliyor” diyor Kirkpatrick ve ekliyor: “Çocuklarınızın bir noktada yuvadan uçup dış dünyayı keşfetmeleri gerektiğini bilirsiniz ve onları ancak o zamana kadar koruyabilirsiniz”.

Taş Koruyucu klasik anlamda bir kötü adam olmamakla birlikte, yalanları desteklemek ve Migo’yu aforoz etmek gibi haince bazı şeyler yapar. Ama belki de yanlış şeyi doğru nedenlerden ötürü yapıyordur.

İyi de bir Küçük Ayağın varlığını kabul etmekte bu kadar yanlış ne olabilir, özellikle de bir tanesi karşınızda durmuş suratınıza bakarken?

Aslında, Taş Koruyucu, Küçük Ayağın gelişini ve bunun kaçınılmaz yansımalarını baskılamaya o kadar kararlıdır ki en güvenli seçeneğin Percy’nin ortadan kaybolmasını sağlamak olduğuna karar verebilir.

Bu olasılık seçkin KAKD üyesi Gwangi’yi kesinlikle şaşırtmaz. Gwangi’nin bugüne dek hoşlanmadığı tek bir komplo teorisi olmamıştır. Dağınık tüylü, boyu kadar eni de olan iri kıyım Gwangi her yerde sırlar olduğuna ve köyde burunlarının dibinde kötü kokulu bir şeyler döndüğüne ikna olmuştur ama bunun ne olduğunu kestirememektedir. Gwangi, ayrıca, oldukça sevimli, güvenilir ve sadık bir dosttur, yeter ki ona deli demeyin.

KAKD’nın bir diğer üyesi Kolka’dır. Saçını sıradan bir şekilde at kuyruğuyla toplayan, tam bir bilim kurdu olan Kolka, örgütün elindeki kanıtları dikkatle korumakta, bir gün bu koleksiyona daha çok Küçük Ayak eşyası katabilmeyi ummaktadır —ya da hayal bile etmeye cesaret edemese de, mitsel yaratığın kendisini. Kolka, Meechee’ye ve davalarına son derece sadıktır.

KAKD’nin son üyesi ise ufak tefek, palavracı Fleem’dir.

Bu tayfın diğer ucunda, genel topluluğun daha tipik bir üyesi olan, Migo’nun kesinlikle meraktan yoksun babası Dorgle bulunmaktadır. Bu iri yapılı Yeti her sabah köyü aydınlatmak için gökyüzünde sürünen büyük parlak salyangozu uyandırmak için taştan dev bir gongun üzerine baş aşağı atlar. Bunun kişisel bazı sonuçları olsa da —tıknaz yapı, düzleşmiş bir kafa ve sürekli çınlayan kulaklar—, bu görev Dorgle’ın düz kafalı ailesinde nesilden nesle geçen bir onurdur ve bir gün meşaleyi Migo devralacaktır. Fakat Dorgle’ın aklından bazı şeyler geçiyor olabilir.

Bu arada, Küçük Ayağın gelişi bir zamanlar huzurlu bir yer olan Yeti bölgesini sarsıp, taşları yerinden oynatarak topluluğun daha önce hayal bile edemeyecekleri olasılıklara uyanmasına neden olsa da, Percy tek amacını aklından çıkarmaz: İnternete yüklemesi için bu inanılmaz görüntüleri programının yapımcısına göndermek.

Percy, Brenda’dan kameraya kaydetmek için aptal bir Yeti kostümü giymesini istediğinden ve Brenda da tiksinti içinde Percy’yi bırakıp gittiğinden beri onunla konuşmamıştır. Brenda’ya göre, Percy her nereye gitmişse gitmiş olsun, biraz tek başına kalmak ona iyi gelecektir, hatta belki eskiden nasıl biri olduğunu —insanların doğayı ve hayvanları en az kendisi kadar anlamasını ve önemsemesini isteyen bir adam— hatırlamasına yardımcı olacaktır.

Bir başka önemli karakter olan talihsiz Thorp, Taş Koruyucunun oğlu ve Meechee’nin kardeşi olmasına rağmen, ne babasının ağırbaşlılığına ne de kız kardeşinin kıvrak zekasına sahiptir. Kurallara uymak için doğmuş Thorp, taşlara hizmet etmek ve babasının onayını almak için yaşar; babası öyle diyorsa, aşağının yukarı olduğuna, Küçük Ayağın tüysüz bir tibet öküzü olduğuna yemin bile eder. Çoğunlukla zararsız ve her şeyden habersiz olan bu Yeti, yine de hiç beklenmedik yerlerde ortaya çıkmakta ustadır —örneğin bir KAKD operasyonunun tam ortasında. Bu yüzden, Meechee ve arkadaşları onun yoluna çıkmamaya çalışırlar.

Migo ve Percy’nin tam bebeğini yatırdığı sırada mağarasına dalmalarından hoşlanmayan huysuz Anne Ayı ile her şeye verdiği aşırı tepkiler herkesi gerçekten korkutan heyecanlı Yeti Garry de hikayenin diğer küçük ama etkili karakterleri.

 

ANİMASYON

 

“Yok Artık!”

İki şey animasyonunda en zor öğeler olarak nam salmıştır: Buz ve kar da dahil olmak üzere her şekliyle su ve tüy-saç. “Smallfoot/Küçük Ayak” ise bunlarla dolu. Kirkpatrick bu konuda şunları söylüyor: “Yetiler ve Himalayalar hakkındaki bir hikayeyi tüy ve buz-kar olmadan anlatabilmenizin yolu yok. Sırf Migo’nun bile üç milyondan fazla tüyü var. Ayrıca, kaya, buz ve karla kaplı bir dünyada yaşıyor”.

Migo’nun nihai tüy sayısı 3,2 milyon, iri yapılı dostları Meechee ve Fleem’in 2,5 milyon, Kolka’nın 5 milyon, cüppeli Taş Koruyucunun 1,3 milyon ve süper iri Gwangi’nin ise 9 milyondu.

Yaratıcı talepleri karşılayabilmek için sürekli gelişen ve yenilenen bir dünyada, “Smallfoot/Küçük Ayak” animatörlere sınırları daha da zorlamaları için ilham verdi. “Çok fazla AR-GE yapıldı” diyor Kirkpatrick ve ekliyor: “Tek bir karede bile, tüylerin gerçek görünmesi ve hareket etmesi için 200 saatlik çalışma gerekiyordu, dolayısıyla bu süreyi kısaltmanın bir yolunu bulmalıydık. Karın yoğunluğunun üç katmanlı olması gerekiyordu çünkü bir Yeti ne zaman yürüse ayak izi bırakıyor. Görsel efektlerle süreci hızlandırdık”.

Kirkpatrick yapım süresince yaratıcı ekiple, özellikle Sony Pictures Imageworks’ten görsel efektler amiri Karl Edward Herbst’le ve şirketin kıdemli yapımcısı Skye Lyons’la omuz omuza çalıştı. Yönetmen, ayrıca, “dünyanın en iyi animatörlerinden biri” olarak nitelediği ve daha önce “Over the Hedge”de birlikte çalıştığı ortak yönetmen Jason Reisig’le yeniden bir araya geldi. İkili birlikte teknik ve sanatsal öğeler üzerinde çalıştılar.

“Smallfoot/Küçük Ayak”taki Yetiler etkileyici boyutlarından taviz vermeden, sıcak ve esprili olmalıydılar; ve tüm bunlar tasarımlarına dahil edilecekti. Bonne Radford bu konuda şunları söylüyor: “Maymun ya da ayıya, insanların geleneksel olarak Koca Ayak ya da Yeti’ye benzeyeceğini düşündüğü bir görüntüden uzak durduk. Biz kendi Yetilerimizi uzun bacaklı yaparak onlara zıplama becerisi verdik. Bu durum bizi fizik kurallarından da kurtardı. Bunu fiziksel komedi için bir avantaja dönüştürdük. Genele bakıldığında, Yeti karakter tasarımları gerçekten çok sevimli. Yumuşak ve davetkar görünüyorlar. Onlara sarılasınız geliyor”.

Yetilerin vücut yapılarında, üst bedenlerinden gözlerine, oval şekil baz alındı; armut şeklindeki yüzleri ise yapımcılara son derece cazip geldi. Herbst ve Lyons gözler için yepyeni bir yazılım geliştirdiler. Lyons yazılımı hararetli bir şekilde anlatıyor: “İris ve gözbebeği tam olarak aynı kalırken, kafayı ve gözleri istediğimiz kadar uzatmamıza, yamultmamıza ve basıklaştırmamıza olanak tanıdı”.

Benzer şekilde, hayvan tüyüne özel bir tüy renklendirme sistemi de geliştirdiler. Bu sayede, tekdüze bir kürk yerine özelleştirilmiş kürkler yaratarak ayrıntıları ve doku-yumuşaklık gibi nitelikleri zenginleştirebildiler. Sistem aksiyonun yoğun olduğu ve rüzgarın Yetilerin tüylerini değişik kademelerde uçuşturduğu sahnelerde tüy simülasyonu yapmada özellikle kullanışlıydı.

Reisig ayrıntıların düzeyini şöyle örneklendiriyor: “Karakter animasyonu yapıldıktan sonra, bir tüyün, kürkün ya da kumaşın doğal dinamiklerini yakalamak amacıyla her bir karakter için simülasyon yaptık. Örneğin Meechee bizim en karmaşık karakterimizdi. Uzun dalgalı saçları bir tür giysi, bunun üzerindeki bir başka katman da şal gibi duruyor; bunun da üzerinde örgü var. Tüm bu öğeler üst üste biniyor ve birbirleriyle etkileşiyor; dolayısıyla, karakterde ne zaman bir değişiklik olsa, bu durumlar yeniden simüle edilmeliydi”.

Ağırlıklı olarak beyaz kürklü Yetileri buz ve kar ortamında görünür kılmak bir diğer zor unsurdu ve bu sorunun üstesinden çoğunlukla ışıklandırma sayesinde gelindi. Lyons şöyle açıklıyor: “Ya karın rengini yoğunlaştırıyor, örneğin daha sarımtırak yapıyorduk ya da çerçeve ışığıyla karakterin rengini yoğunlaştırıyor, böylece kar ile karakter arasında görsel bir kesinti oluşturuyorduk. Genel olarak, karı bir ton koyu tuttuk ki Yetiler sahnedeki en parlak nesneler olsunlar”. Film boyunca ışıklandırma da kullanıldı ki “bilgisayarda elde edilmiş” değil “çekilmiş” havası oluşabilsin.

Yetiler mavi gökyüzünün dağ zirveleriyle buluştuğu, doğası çok güzel bir coğrafyada yaşıyorlar. Yaşadıkları yerin altındaysa kesintisiz bulutlardan başka bir şey bulunmuyor. Her şey temiz, havalı ve görsel açıdan davetkar —gerçek bir buzdan cennet ve “Smallfoot/Küçük Ayak”ın aksiyonu için harika bir oyun alanı. Animatörler için, tüm o kar muazzam bir meydan okumaydı —gerek yağışı, gerek yerdeki hâli, gerek tekmeyle havaya savruluşu— ve Lyons’ın ekibini daha da yenilikçi olmaya ve Katyusha’yı yaratmaya sevk etti.

İsmini İkinci Dünya Savaşı’nda Doğu cephesinde kullanılmış bir roketatardan almış olan tescilli Katyusha yazılımı tane karın yüksek çözünürlüğü için daha etkili bir yöntem olduğunu kanıtladı. “Buradaki anafikir böl ve yönet” diyor Lyons ve ekliyor: “Bir tane büyük roket —ya da bizim durumumuzda olduğu gibi büyük bir kar tanesi— yerine, çok sayıda küçük roket at”. “Smallfoot/Küçük Ayak”la açılışını yapan bir diğer teknoloji de kar dolgu sistemiydi. Bu sistemde, animatörler herhangi bir ortama büyük kar yığınlarını otomatik olarak ve incelikli bir şekilde, rüzgar yönü, kar miktarı ve kaplanan nesnenin göreceli “yapışkanlığına” göre, programlanmış değişkenlerle yağdırabiliyorlardı.

Diğer kilit görsel efekt öğeleri buhar ve bulutları, ateşi ve havai fişeklerini ve Taş Koruyucunun cüppesini içeriyordu. Cüppe özellikle karmaşıktı çünkü karakterin üzerinde iki bağımsız ama etkileşimli katman olmasını gerektiriyordu.

 

ŞARKIYLA ANLATMAK

“Korkudan Daha Güçlü Tek Şey Meraktır”

“Smallfoot/Küçük Ayak”ta filmin şarkıları içinde yapılan ilk single olan, Niall Horan’ın yeni parçası “Finally Free” yer alıyor. Filmin sonundaki isim akışı sırasında çalan şarkı için “Hikayenin ilk temalarına dokunarak, mükemmel bir bütünleştirici ve filmi bitirmek için harika bir seçim oldu” diyor Kirkpatrick.

Yönetmen ve erkek kardeşi Wayne Kirkpatrick kısa süre önce hit Broadway müzikal komedisi “Something Rotten!”da birlikte çalıştılar. Müzikal, 2015 yılında, En İyi Özgün Şarkı’nın da aralarında bulunduğu çeşitli dallarda Tony, Drama Desk ve Outer Critics Circle ödüllerine aday gösterildi. Ayrıca, En İyi Müzikal Tiyatro Albümü dalında Grammy adayı oldu. İki kardeş, şarkı yazma maharetlerini “Smallfoot/Küçük Adam”da beş özgün kompozisyonla bir kez daha birleştirdiler.

Kirkpatrick’e göre, “Genel kural neden şarkı söylüyorlar diye sormak. Bunun yanıtı da şu: Çünkü sahneler sizi öyle bir noktaya getiriyor ki bir sonra yapacağınız en iyi şey durumu şarkıyla anlatmak. Duyguyu yükseltiyor, komediyi yükseltiyor. Ayrıca, size gerçeküstü ve bambaşka bir dünyaya ve yeni zirvelere gitme olanağı tanıyor”.

Glenn Ficarra ise şunu söylüyor: “Müzik bu hikayenin inanılmaz önemli bir parçası çünkü şarkılar hikaye örgüsünü ve karakteri çok güçlü bir şekilde açığa çıkartıyor”.

Kirkpatricks film boyunca besteci Heitor Pereira’yla birlikte çalıştı. Pereira şarkı yazma kariyerine Simply Red’in bir üyesi olarak başlamış, birçok yeteneği olan bir müzisyen. Müziğin yaratım süreci sinerjikti: Pereira şarkıları etkiliyordu, Kirkpatrick kardeşler ise müziği. “Wayne biz şarkılar üzerinde çalışırken Heitor’un stüdyosuna geliyordu ve beraberce demonun üzerinden geçiyorlardı. Wayne besteci yaklaşımıyla, orkestrasyonla birlikte, bizi daha büyük şeyler yapmaya itti. Her şeyi bir üst seviyeye taşıdı” diyor Kirkpatrick.

“Böyle animasyon aile filmleri için, müzik gerçekten de karakterlerin ruhlarını açığa çıkartan unsur oluyor” diyen Pereira ise, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Melodinin gücünü anlayan ve sizin kendi melodinizi getirip bir kontrpuan dokusu yaratmanızı takdir eden müzisyenlerle çalışmak çok güzel. Her bir karakter için ‘hikaye içinde hikaye’ türünde bir anlatım var; ve başlangıçtaki melodiniz onun tek versiyonu olmayacaktır. Bazen mutlu ve komediye uygun, bazen hüzünlü, bazen de umut dolu olacaktır”.

Kirkpatrick de son olarak şunları söylüyor: “Umarım izleyiciler başka hiçbirine benzemeyen, eğlenceli ve canlı bir dünyaya bir bakış olan filmimizden keyif alırlar. Bu çok sıcak bir hikaye. Filmi hayata geçirebilmek için dijital animasyonun sınırlarını zorlayan harika bir ekibe sahiptik. Sanırım insanlar bu sevimli karakterlere bizim olduğumuz kadar aşık olacaklar”.

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz